Neler neler? Çok anlamsız. Hiç alışamayacağım bu durumlara sanırım. İnsanların kendileri gibi olmamaları çok acı. Hem de fazlasıyla… Her zaman olduğum gibi bir insan olmanın taraftarı idim. Ki bilirim Veccal’de öyledir hem de fazlasıyla. Tamam, hepimizin küçük rolleri vardır bunları inkâr edemem, etmeyeceğim hepimiz bunları yapıyoruz. Kâh hoşlandığımız insan, kâh üzüntülere maske… Fakat tek doğru bulmadığım bir durum var! İnsanlar dostlarına rol kesmemeli! Kesmeyecek! Gururunu, hırsını dostlarına vurmayacak! İçeride olaylar fırtınalar kopacak, ağlayacak, güçsüz hissedecek ama dostu bilecek dışarısına rol yapacak, hırslanacak, gururlanacak… “İnsan dostuna zarar verir mi?” diye konuşuyorduk kendi aramızda. “Yok canım acımasızlık!” deyip durduğumuz anlardan birinde aklıma şimşek gibi çarpan o anılara dalmış gene uzaklara bakıyordum. Gözünden hiç kaçırmazdı bu durumları sıkı dostum ve zihnimi okur gibi “Ama o durum farklıydı aga!” dedi. Haklıydı, gayet haklıydı! Çok sonradan
Psikoloji. Önemli şey olsa gerek ki senelerdir tartışma konusu halinde savrulup gidiyor… Ne demek bilmem, bilmek istemem fakat başıma gelecek her şeyin bundan gayrı olacağını düşünüp dururum hep. Sürekli bozulur ve onarmaya çalışır dururum. Evet, kafamın içinden bahsediyorum ve çoğunun saçma kuruntular olduğunun farkındayım. Ee? Peki, neyi bekliyoruz? Hala düşündüklerimizi söylemekten çekiniyoruz… “ Le Vent Nous Portera… ” deyip duruyordu. Bugünlerde o şarkıya ( Noir Desir –Le Vent Nous Portera ) fazlasıyla takmış durumdaydı zaten sonra benimde dilimden düşmeyecekti hatta çok ayrı bir yeri olacaktı bu şarkının hayatımda, farkında değildim. Haftanın yoğunluğu üzerimize kar montları gibi oturmuş, daraltmış, boğmuştu ve hafta sonu nereye gideceğimizi şaşırırdık her zaman ki gibi gülünç bir durum çünkü ya sahile gider kola-çekirdek-sigara yapar ya da Eminönü yapardık iki dolanır gelirdik muhabbet ede ede. Mahalleye bakar * Göğüs Mekân * diye adlandırdığımız hastanenin kapatılmış