Ana içeriğe atla

Aktarıldı: Bölüm 4: Onların Kâbuslarında Boğulmak

Uzun bir soluk ve evet! Başlıyoruz.

Onların kâbuslarında boğulmak? Ne dediğimi ben de bilmiyorum fakat olay döngüsü içinde sanırım kavrayacağımı umut ediyorum.

Diğerlerinin korkusu ile beslenen bir nesil olarak kendimizi tanımlıyoruz artık. Bazen insanlar hakkında basit düşün(e)mediğimiz için çoğu zaman yanılıyoruz belli ki. Peki, bunun için ne yapmayı seçiyoruz? Basit düşünmeyi. Fakat sizde biliyorsunuz şuan bunu söylerken bile dolambaçlı yollardan gidiyoruz. Kendimizi tanıma evresini es geçip insanların kilidini kırmaya çalışıyoruz. Peki neden? Neden çok basit, onların kâbuslarında boğulmaktan vazgeçmiyoruz!

Çok uzun zaman olmuştu. Bu aralar zaten biliyor olman lazım -çünkü izlediğini bilirim- kafamın içinde savaşlar açıyorum.” Demiştim. Artık onu tanıyordum zaten. Sürekli neler ile cebelleştiğimi fark ettiği için bu mahcupluk cümlelerimi pek umursamamayı seçerdi ve iki kaş-göz hareketi ile savuştururdu mahcubiyeti. Bunu mağlubiyet gibi görsem bile aslında bu durum ile gurur duyardım. O basit düşünebilen birisiydi. Bazen kararları böyle veriyor ve çok derine inmeden daha keskin ve net sonuçlar alabiliyordu. Onun sınırları vardı anlayacağınız. Benim ise yoktu. Farkımız buydu. Çok geçmeden zaten bunu fark edecektim ama o zamanlar için gayet erken olduğunu fark ediyorum. Her zaman oturduğumuz yerdeyiz ve gene o caddeyi izliyor olsa gerek içime rahatlama geldiğini fark ettim. Önceki günden dolayı burukluklar taşıyordum. Yüzüme pek yansıtmasam bile hal ve hareketlerim her zaman ele verirdi beni. “Ee yani ?”  dedi. Başımdan geçen olaylar aslında hepimizin (farkına varamayanların) sürekli yaşadığı rutin şeylerdi. Ama sürekli bu durumdan dolayı üzülüyoruz ve bunları ona söyledim. “Her defasında aynı olaylar.” Dedim ve zırvaladım. O bu tarz şeylere çok kızardı çünkü beni üzdüğünü biliyordu. Güçlü gözükmeye çalışıyordum boş yere o bunu sevmezdi. Sonra ise ağzından dökülen cümleler beni uykumdan uyandıracaktı…

Peki, neden bunları yapıyoruz? Neden? Çünkü insanlara belki o oyunları oynamak istemiyoruz. Kapıları açıyoruz, kendimizin çektiği sıkıntıları onlara yaşatmamak istiyoruz. Aslında en büyük hatamızın bu olduğunu fark etmiyoruz. Kabul edemiyoruz belki pek bilmiyorum ama hata yapıyoruz. Uyanmadan önce insanları hayatımıza çok kolay sokuyoruz. Sınırlarımızı belli etmiyoruz. Mesela bizim neye kızdığımızı bilmiyorlar. Akıllarının içinde soru işaretleri taşımasına izin vermiyoruz ve kendimizi basitleştiriyoruz. Yanlış anlamayın beni sakın. Ben size “Zor olun!” demiyorum. Ben size basit olmamaktan bahsediyorum. İnsanlarda adınız akıllarına geldiğinde “O bunu seviyordu.” , “O olsa kızardı eminim.” Ya da sizi simgeleyen bir şeyleri gördüklerinde adınızı anımsıyor olmasını sağlamalıyız aslında. Bunu her insan için yapmamalıyız. Sınırlarımıza alacağımız insanlara bunları öğretmeliyiz. Aslında bir kimliğimizi yok ediyoruz. Ötekileştiriyoruz kendimizi her geçen gün. Sonra arkamıza baktığımız zaman “Aslında konuk olmuşuz.” Diyoruz kendimize ve sonrası kendimize dövünme oluyor. Kimsenin aklına gelmiyorsun ve kimse seni artık merak etmiyor… Kendimizi bitiriyoruz başkalarına hemen kapılarımızı açarak… Kendimizi basitleştiriyoruz…

…Uyandıracaktı eminim! Çok geçmeden hemen ayağa kalkmayı seçti ve karşısına aldı beni elini omzuma attı. “Eğer hayatına her giren insanın bu basitlikleri iyilik olarak algılayacağını sanıyorsan yanılıyorsun. İnsanlar seni tanımalı. Ben gibi. Bırak onlara izin ver çabalasınlar. Nasıl baktığını öğrensinler hayat çizgine mesela, sana tablonun nasıl gözüktüğünü öğrenmek istesinler. İstesinler ki mutlu edebilsinler kendilerini ve seni. Sen sürekli çabalarken onlara açık kapı bırakamazsın. Bırak senden korksunlar, kızsınlar, sevsinler. Herkese yer olmadığını anlat mesela onlara sınırlarının içinde. Sınırlarını kur ve onları güçlendir. Uyuma! Uyumamalısın! Eğer uyursan kimsenin izi kalmayacak duvarlarda. Uyandığında onların kâbuslarında boğulmuş olacaksın çünkü. Seni çoktan kâbuslarının arasına atmış olacaklar.

Onların kabuslarında boğulmak böyle idi hatırlamak iyi geldi...
Veccal Günlükleri - Gün 1041

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aktarıldı: Bölüm 6: "Ama o durum farklıydı aga!"

Neler neler? Çok anlamsız. Hiç alışamayacağım bu durumlara sanırım. İnsanların kendileri gibi olmamaları çok acı. Hem de fazlasıyla… Her zaman olduğum gibi bir insan olmanın taraftarı idim. Ki bilirim Veccal’de öyledir hem de fazlasıyla. Tamam, hepimizin küçük rolleri vardır bunları inkâr edemem, etmeyeceğim hepimiz bunları yapıyoruz. Kâh hoşlandığımız insan, kâh üzüntülere maske… Fakat tek doğru bulmadığım bir durum var! İnsanlar dostlarına rol kesmemeli! Kesmeyecek! Gururunu, hırsını dostlarına vurmayacak! İçeride olaylar fırtınalar kopacak, ağlayacak, güçsüz hissedecek ama dostu bilecek dışarısına rol yapacak, hırslanacak, gururlanacak… “İnsan dostuna zarar verir mi?” diye konuşuyorduk kendi aramızda. “Yok canım acımasızlık!” deyip durduğumuz anlardan birinde aklıma şimşek gibi çarpan o anılara dalmış gene uzaklara bakıyordum. Gözünden hiç kaçırmazdı bu durumları sıkı dostum ve zihnimi okur gibi “Ama o durum farklıydı aga!” dedi. Haklıydı, gayet haklıydı! Çok sonradan

Aktarıldı: Bölüm 2: Sebepsiz Kaçamaklar

Kaçmayı mı seçtik yoksa öyle mi gerekiyordu? Gerekli... Dolduğun benlik yetemiyor bazen. Dolduğun diyorum bu duruma çünkü aslında senin olduğun bir durum değil bu. Daha çok doldurduğun bir kumbara orası. Buna yaşanmışlıkları,zevkleri,tatları baz alarak yaparsın. Aslında en unutkanımız bile unutamaz bunları. Oralar öyledir çünkü boşaltamazsın içini kilidin anahtarı kayıptır! İşte bu anahtarı bulma çabasını veririz belki hepimiz. Keşkelerle biat ederiz onları. " Şimdi ki aklım olsaydı keşke! " lafını hiç esirgemeyiz aradığımız zamanlarda. Eski bir dost anımsatır bazen. Bazen bir rüzgar esintisi tazeler yeniden... O günleri çoktan atlatmış geçmişime dair her şeyi silmeye karar vermiştim ve bunu emin adımlarla yapıyordum. Bu sefer koymuştum kafama. " Bir hata yaptım. Ders çıkart ve önüne bak! " diyerek sürekli beynime, benliğime yedirmeye çalışıyordum bunu. Yedirecektim. Başka çaresini göremiyordum kendimce. O zamanlar senle gayet yeni tanışıyorduk Veccal. Hatırlars

Aktarıldı: Bölüm 1: Otobüsü Kaçırmak.

Evet. Sonunda kaybeden ben oldum... Yanlış anlaşılmak istemem. Burada size duygusal şeyler empoze edip , çeşitli ajitasyonlar kesinlikle çekmeyeceğim. Bazen yaşanılanları aktaracağım, bazen kenara not aldığım şeyleri sizinle paylaşacağım. Her gün öğrenmekte olduğum bu büyük yazılarla dolu duvarı tırmanmaya çalışırken okuduğum bazı sözleri size aktaracağım. Yani ben her ne yapıyorsam sizinle paylaşacağım. Bazen duygularımda ki değişimler, bazen aldığım kararlar. Öyle pek kendimi tanıtmayı sevmem bu tarz yazılarda. Daha önce denediğim iki yıllık blog serüvenimde ergenliğimin tatlarını yeni yeni dokuduğum için fark ettim ki o duvarı sadece küfürle ve isyanlarla doldurmuşum. Fakat bu demek değil ki burada da sayıp , sövüp ,şikayet etmeyeceğim. İnsanız biz bunları yapmazsak sanırım başarıyı elde edemiyoruz... Kendimi bildim bileli bu uzun ince yolda koşuşturuyorum. Kah kendim için, kah insanlar. Yaptıklarımdan pişman mıyım? Kesinlikle hayır. Çok düştüğüm, dizimi yaraladığım oldu. Baz