Ana içeriğe atla

Aktarıldı: Bölüm 1: Otobüsü Kaçırmak.

Evet. Sonunda kaybeden ben oldum...

Yanlış anlaşılmak istemem. Burada size duygusal şeyler empoze edip , çeşitli ajitasyonlar kesinlikle çekmeyeceğim. Bazen yaşanılanları aktaracağım, bazen kenara not aldığım şeyleri sizinle paylaşacağım. Her gün öğrenmekte olduğum bu büyük yazılarla dolu duvarı tırmanmaya çalışırken okuduğum bazı sözleri size aktaracağım. Yani ben her ne yapıyorsam sizinle paylaşacağım.
Bazen duygularımda ki değişimler, bazen aldığım kararlar.

Öyle pek kendimi tanıtmayı sevmem bu tarz yazılarda. Daha önce denediğim iki yıllık blog serüvenimde ergenliğimin tatlarını yeni yeni dokuduğum için fark ettim ki o duvarı sadece küfürle ve isyanlarla doldurmuşum. Fakat bu demek değil ki burada da sayıp , sövüp ,şikayet etmeyeceğim. İnsanız biz bunları yapmazsak sanırım başarıyı elde edemiyoruz...

Kendimi bildim bileli bu uzun ince yolda koşuşturuyorum. Kah kendim için, kah insanlar. Yaptıklarımdan pişman mıyım? Kesinlikle hayır. Çok düştüğüm, dizimi yaraladığım oldu. Bazen düştüğümde başkalarını da çektim kendimle beraber. Sağolsunlar, dostlarımı böyle kazandım.Fakat kendimi hiç anlatamadım. Sorunlarımı , psikolojik travmalarımı hep kendi içimde çözmeye çalıştım.Başardığım oldu. Fakat başaramadığım da bir hayli o kadar fazla oldu. Fark ettim ki beynimin içinde bir anda çok şey düşünmeye başlamışım. Bunun sıkıntısını yaklaşık 3-4 senedir çekiyorum.Aynı anda tonca sesle boğuşuyorum içimde, insanlara ne anlatacağımı bilemiyorum. Bu her ne kadar canımı sıksa da gene susmaktan vazgeçemiyorum. Susuyorum. Bu yüzden senelerdir defter tutuyorum sanırım. Kendimi anlatmanın yollarını arıyorum sürekli...

Kendimi yalnız bırakmam gerektiğini düşündüğüm dönemlerden birinde kendime bir arkadaş edindim. Hayal veya değil oturup onunla tartışabiliyoruz. Ona her şeyi tüm gerçekliğiyle aktarıyorum. Sorun şu ki ; Onun da tek arkadaşı benim sanırım, yani aramızdan çıkmıyor hiçbir şey. Böyle olması daha iyi ikimiz içinde. Keşke demeyi hiç sevmem. Fakat keşke insanlara ona olduğum kadar açık olabilseydim. En azından biri benim yüzümü kızarttığında , birine ilgi duyduğumda ona olabildiğim kadar açık olabilseydim. Güçlü müyüm ? Bence evet. Fakat insanlardan korkuyorum. Sanırım sevgiye aç hissediyorum. Bu açlığım yüzünden gittiğim abuk sabık insanların bana yaptıklarından dolayı korkuyor olsam gerek. Beni sakın yanlış anlamayın bu sadece aşk ile alakalı bir şey değil. İnsanlar (en azından benim gibi olanlar) hayatında büyük yer kaplayan birilerini hayatlarından çıkardıkları zaman diğer insanlara mülteci gibi yaklaşır. Kaosun ortasından çıktığın zamanlarda bir güven ister. Omzunda bir el ister. Fakat bir o kadar da korkaktır artık. Çünkü canının yanacağını sanar her durakta. Ama gene de vazgeçmez her durakta başka insanlara sığınmayı, tanışmayı, onlardan medet ummayı. Umar , umar da gene boşalacağını bilir durağın. "Gene otobüsü kaçırmıştır..."

"Veccal Günlükleri" - Gün 284


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aktarıldı: Bölüm 6: "Ama o durum farklıydı aga!"

Neler neler? Çok anlamsız. Hiç alışamayacağım bu durumlara sanırım. İnsanların kendileri gibi olmamaları çok acı. Hem de fazlasıyla… Her zaman olduğum gibi bir insan olmanın taraftarı idim. Ki bilirim Veccal’de öyledir hem de fazlasıyla. Tamam, hepimizin küçük rolleri vardır bunları inkâr edemem, etmeyeceğim hepimiz bunları yapıyoruz. Kâh hoşlandığımız insan, kâh üzüntülere maske… Fakat tek doğru bulmadığım bir durum var! İnsanlar dostlarına rol kesmemeli! Kesmeyecek! Gururunu, hırsını dostlarına vurmayacak! İçeride olaylar fırtınalar kopacak, ağlayacak, güçsüz hissedecek ama dostu bilecek dışarısına rol yapacak, hırslanacak, gururlanacak… “İnsan dostuna zarar verir mi?” diye konuşuyorduk kendi aramızda. “Yok canım acımasızlık!” deyip durduğumuz anlardan birinde aklıma şimşek gibi çarpan o anılara dalmış gene uzaklara bakıyordum. Gözünden hiç kaçırmazdı bu durumları sıkı dostum ve zihnimi okur gibi “Ama o durum farklıydı aga!” dedi. Haklıydı, gayet haklıydı! Çok sonradan

Aktarıldı: Bölüm 2: Sebepsiz Kaçamaklar

Kaçmayı mı seçtik yoksa öyle mi gerekiyordu? Gerekli... Dolduğun benlik yetemiyor bazen. Dolduğun diyorum bu duruma çünkü aslında senin olduğun bir durum değil bu. Daha çok doldurduğun bir kumbara orası. Buna yaşanmışlıkları,zevkleri,tatları baz alarak yaparsın. Aslında en unutkanımız bile unutamaz bunları. Oralar öyledir çünkü boşaltamazsın içini kilidin anahtarı kayıptır! İşte bu anahtarı bulma çabasını veririz belki hepimiz. Keşkelerle biat ederiz onları. " Şimdi ki aklım olsaydı keşke! " lafını hiç esirgemeyiz aradığımız zamanlarda. Eski bir dost anımsatır bazen. Bazen bir rüzgar esintisi tazeler yeniden... O günleri çoktan atlatmış geçmişime dair her şeyi silmeye karar vermiştim ve bunu emin adımlarla yapıyordum. Bu sefer koymuştum kafama. " Bir hata yaptım. Ders çıkart ve önüne bak! " diyerek sürekli beynime, benliğime yedirmeye çalışıyordum bunu. Yedirecektim. Başka çaresini göremiyordum kendimce. O zamanlar senle gayet yeni tanışıyorduk Veccal. Hatırlars