Ana içeriğe atla

Aktarıldı : Bölüm 5 : Düşünce Tutukluğu ve Cızırtılı Bir Şarkı Sözü

Psikoloji. Önemli şey olsa gerek ki senelerdir tartışma konusu halinde savrulup gidiyor…

Ne demek bilmem, bilmek istemem fakat başıma gelecek her şeyin bundan gayrı olacağını düşünüp dururum hep. Sürekli bozulur ve onarmaya çalışır dururum. Evet, kafamın içinden bahsediyorum ve çoğunun saçma kuruntular olduğunun farkındayım. Ee? Peki, neyi bekliyoruz? Hala düşündüklerimizi söylemekten çekiniyoruz…

Le Vent Nous Portera…” deyip duruyordu. Bugünlerde o şarkıya (Noir Desir –Le Vent Nous Portera) fazlasıyla takmış durumdaydı zaten sonra benimde dilimden düşmeyecekti hatta çok ayrı bir yeri olacaktı bu şarkının hayatımda, farkında değildim. Haftanın yoğunluğu üzerimize kar montları gibi oturmuş, daraltmış, boğmuştu ve hafta sonu nereye gideceğimizi şaşırırdık her zaman ki gibi gülünç bir durum çünkü ya sahile gider kola-çekirdek-sigara yapar ya da Eminönü yapardık iki dolanır gelirdik muhabbet ede ede. Mahalleye bakar *Göğüs Mekân* diye adlandırdığımız hastanenin kapatılmış binasının önünde takılırdık çocuklarla. Küçük şeyler, küçük para mutlu ederdi bizi… –Neyse! Anılarım depreşti birden. Şimdi hayatın zor olduğunu hatırladım istemeden özür dilerim.-
Beni bilirsin zaten göz temasını gerektiği kadar kısa tutmaya çalışan bir insanımdır. Korkudan değil en iyi sen bilirsin, utancımdan hep, çekindiğimden. Fakat ilk defa birinin gözüne bakarken söyleyemediğim şeyler oldu. Çekinmek değil, korku! Bunu senle paylaşmak istedim. Böyle konuları zaten ilk senle çözümlemeye çalışırım hep. Ama rahatlayamadım... Kötü bir his her dakika içimi kemiriyor, kendime deli gibi sorular ve suçlamalar fırlatıyordum. Sürekli “Ya söyleseydin işte en fazla ne olacak?!”, “Kaybedersen bir daha görüşemezsin unutma!” tarzı soruları kafama vuruyordum. Garip yahu, kendim ceremesini çekiyordum sürekli. Sanırım en son dayanamadın ve dönüp yüzüme patlamaya karar verdin “Bir hafta sonumuz var. Mahvediyorsun! Başkasının dertleneceği şeyi sen dert ediyorsun! Yahu sen doğru olanı yapıyorsun! Git söyle! Ters gelir ve giderse zaten senin için iyi bir insan seçimi değildir.” Dedin. Ardından gene şarkını mırıldandın. Ben mi? Ben rahatladım…

Garip dimi? “Niye düşünen taraf ben olurum?” diyerek düşünüyoruz şu anda. Fakat bu tek taraflı değil. Karşımızda ki insanların çoğunda olan bir durumu masaya yatırıyoruz şuan. Gerçekler! Gerçekler acıdır. Fakat gerçekleriyle yüzleşememiş insanlar korkularında boğulmaya mahkûm kalacaktır. Vakit çok geçmeden sevdiğinizi, iyi ve kötü düşüncelerinizi söyleyin onlara. Söyleyin ki daha güzel dostluklarınız olsun. Danışın birbirinize çekinmeyin. Neleri yanlış yapıyorsunuz sorun mesela. Hangi durum onların canını sıkıyor? Ya da neler mutlu ediyor? Onu seviyor musun? Söyle! Kızgın mısın? Söyle! Ama yüzüne söyle karşısına çık, korkma! Çünkü bugün söylemez isen yarınlar alıp götürecek. Bitirecek, tüketecek! Elimde olsa Veccal’e söyleyeceklerimi söylemek isterdim ne çok biriktirmişim oysa. Ne dökmüşüm düşünceme yaprakları mesela…
Fakat senin söylediğin gibi “Le Vent Nous Portera…” yani “Rüzgar bizi taşıyacak…

-Veccal Günlükleri - 1257. Gün
-Belirli Zabıtlar Günlüğü – 12. Ay

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aktarıldı: Bölüm 6: "Ama o durum farklıydı aga!"

Neler neler? Çok anlamsız. Hiç alışamayacağım bu durumlara sanırım. İnsanların kendileri gibi olmamaları çok acı. Hem de fazlasıyla… Her zaman olduğum gibi bir insan olmanın taraftarı idim. Ki bilirim Veccal’de öyledir hem de fazlasıyla. Tamam, hepimizin küçük rolleri vardır bunları inkâr edemem, etmeyeceğim hepimiz bunları yapıyoruz. Kâh hoşlandığımız insan, kâh üzüntülere maske… Fakat tek doğru bulmadığım bir durum var! İnsanlar dostlarına rol kesmemeli! Kesmeyecek! Gururunu, hırsını dostlarına vurmayacak! İçeride olaylar fırtınalar kopacak, ağlayacak, güçsüz hissedecek ama dostu bilecek dışarısına rol yapacak, hırslanacak, gururlanacak… “İnsan dostuna zarar verir mi?” diye konuşuyorduk kendi aramızda. “Yok canım acımasızlık!” deyip durduğumuz anlardan birinde aklıma şimşek gibi çarpan o anılara dalmış gene uzaklara bakıyordum. Gözünden hiç kaçırmazdı bu durumları sıkı dostum ve zihnimi okur gibi “Ama o durum farklıydı aga!” dedi. Haklıydı, gayet haklıydı! Çok sonradan

Aktarıldı: Bölüm 2: Sebepsiz Kaçamaklar

Kaçmayı mı seçtik yoksa öyle mi gerekiyordu? Gerekli... Dolduğun benlik yetemiyor bazen. Dolduğun diyorum bu duruma çünkü aslında senin olduğun bir durum değil bu. Daha çok doldurduğun bir kumbara orası. Buna yaşanmışlıkları,zevkleri,tatları baz alarak yaparsın. Aslında en unutkanımız bile unutamaz bunları. Oralar öyledir çünkü boşaltamazsın içini kilidin anahtarı kayıptır! İşte bu anahtarı bulma çabasını veririz belki hepimiz. Keşkelerle biat ederiz onları. " Şimdi ki aklım olsaydı keşke! " lafını hiç esirgemeyiz aradığımız zamanlarda. Eski bir dost anımsatır bazen. Bazen bir rüzgar esintisi tazeler yeniden... O günleri çoktan atlatmış geçmişime dair her şeyi silmeye karar vermiştim ve bunu emin adımlarla yapıyordum. Bu sefer koymuştum kafama. " Bir hata yaptım. Ders çıkart ve önüne bak! " diyerek sürekli beynime, benliğime yedirmeye çalışıyordum bunu. Yedirecektim. Başka çaresini göremiyordum kendimce. O zamanlar senle gayet yeni tanışıyorduk Veccal. Hatırlars

Aktarıldı: Bölüm 1: Otobüsü Kaçırmak.

Evet. Sonunda kaybeden ben oldum... Yanlış anlaşılmak istemem. Burada size duygusal şeyler empoze edip , çeşitli ajitasyonlar kesinlikle çekmeyeceğim. Bazen yaşanılanları aktaracağım, bazen kenara not aldığım şeyleri sizinle paylaşacağım. Her gün öğrenmekte olduğum bu büyük yazılarla dolu duvarı tırmanmaya çalışırken okuduğum bazı sözleri size aktaracağım. Yani ben her ne yapıyorsam sizinle paylaşacağım. Bazen duygularımda ki değişimler, bazen aldığım kararlar. Öyle pek kendimi tanıtmayı sevmem bu tarz yazılarda. Daha önce denediğim iki yıllık blog serüvenimde ergenliğimin tatlarını yeni yeni dokuduğum için fark ettim ki o duvarı sadece küfürle ve isyanlarla doldurmuşum. Fakat bu demek değil ki burada da sayıp , sövüp ,şikayet etmeyeceğim. İnsanız biz bunları yapmazsak sanırım başarıyı elde edemiyoruz... Kendimi bildim bileli bu uzun ince yolda koşuşturuyorum. Kah kendim için, kah insanlar. Yaptıklarımdan pişman mıyım? Kesinlikle hayır. Çok düştüğüm, dizimi yaraladığım oldu. Baz