Ana içeriğe atla

Aktarıldı: Bölüm 3: Ufak Tefek Unutkanlıklar

Şunu kendimize yedirelim hep birlikte ; "Mutlu olabilmeyi öğrenmeliyiz." hepimiz için...

Şimdi bu sefer size çok afilli şeyler yüklemek istemiyorum. Hoş "mutluluk" başlığı gayet afilli bir başlık aslında. Fakat özlenen bir duygudur genelde mutluluk. Hepimiz tadıyoruz. Bilip bilmeden,görüp duymadan. Bu durumların henüz daha içinde iken gözden kaçırdığımız bir şey var kimse oraya dikkat etmiyor. Unutuyoruz.

Günlerden yine Veccal. Her zaman olduğu gibi Belgrad Kapı dan surlara girişimizi yapmış bir öğlen vakti surların üzerine çıkmış ana yolu izliyoruz sesimizi çıkarmadan. Ben ? Beni sormayın ben her zaman ki gibi bildiğiniz o depresif adamım. Veccal ise halinden gayet memnun çeşitli hikayeler anlatıp bunları anlatırken sanki içindeymiş gibi elleriyle , mimikleriyle anlattıklarını destekliyor her olayda daha bir mutlu gözüküyordu. Anlam veremiyordum. Bu olayları ben de yaşadım , onunla beraberdim. Onun benden başka arkadaşı yok nede olsa.Başkasıyla yaşadığı bir şeyi anlatamaz ki , olayın kahramanları biziz fakat hissettiklerimiz aynı değil. Garip hissettiren bir duygu. Rol yapmadığına gayet emindim veya öyle olmasını diliyordum çünkü o gayet mutluydu bu durumdan. Ben sesimi soluğumu çıkartmadan onu dinliyordum. Köşede duran manavı izliyor gelen gidene bakıyordum...

Garip değil mi? İnsan aslında yaşadığı olaylarla var olur. Olaylar büyütür bizi. Harcadığımız duygular aslında zamanı elimizde tutmaya yarar. Eğer insan kinci ise çektirilen acıyı unutmaz, eğer depresif ise çektiği acıyı unutamaz onunla yaşar. Büyüten 'o' dur. İnsanı büyüten olaylardır evet burada hepimiz aynı fikirdeyiz. Peki duygular nedir ? Büyüten midir ? Hayır! "Duygular Tecrübedir." Olaylar karşısında harcadığı duygular tecrübesidir insanın. Birazcık geriye gidelim ilk taşa takıldığınız an dizinizin aldığı ilk yara acıtıyor değil mi ? Acıttı. Biliyorum ben de yaşadım. Peki bir daha neden taşa takılmadık? Acıdan. Ya da şöyle diyelim bu duruma; bir daha taşa takılınca ağladık mı ? Hayır. Çünkü acıyacağını biliyorduk. Dikkat etmedik taşlara ama? Etmedik. Çünkü ; "Kendi düşen bir daha ağlamıyor." Peki bu duyguları unutabilir miyiz ?

"Unutmuşsun!" dedi. Kafamı hafif itekleyip cevap vermemi istedi. "Bunları nasıl unutursun?" dediğini hatırlıyorum , o an gayet sinirliydi fakat ikimiz farklı şeyleri düşünüyoruz olsa gerek  "Hayır. Bu yaşadıklarımızın hepsini hatırlıyorum şu 2-3 ay önce çok içip sarhoş olduğumuz günden bahsediyorsun." dediğim an yüzünü ekşitip bir sigara yakmayı tercih etti. Hoş cidden her şeyi birer birer hatırlıyordum. Hepsi aklımdaydı yaşadığımız her olay , söylediğimiz şarkılar falan hepsi aklımdaydı. "Yaşadıklarımızdan bahsetmiyordum." dedi  doğal olarak anlam veremedim. Anladı ve biraz sonra söyledikleri bana çok şeyi hatırlattı. "Sorun yaptıklarımızı hatırlamakta değil.Detaylarını hatırlamasakta olur bazı şeylerin. Önemli olan o günün duygularını unutmamakta. Bir daha o yapılanları yaptığında yada aklına geldiğinde o an mutlu olmayı becermekte. Mutlu olduğun şeyleri unutuyorsun."

Şunu kendimize yedirelim hep birlikte ; "Mutlu olabilmeyi öğrenmeliyiz. Öğrendik. Mutlu olduğumuz anların duygularını unutmamayı öğrenmeliyiz. Öğrenebilecekmiyiz?" hepimiz için...
Mutluluklar ufak tefek unutkanlıklara gelemez.
Belirli Zabıtlar Günlüğü - 25. Ay

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aktarıldı: Bölüm 6: "Ama o durum farklıydı aga!"

Neler neler? Çok anlamsız. Hiç alışamayacağım bu durumlara sanırım. İnsanların kendileri gibi olmamaları çok acı. Hem de fazlasıyla… Her zaman olduğum gibi bir insan olmanın taraftarı idim. Ki bilirim Veccal’de öyledir hem de fazlasıyla. Tamam, hepimizin küçük rolleri vardır bunları inkâr edemem, etmeyeceğim hepimiz bunları yapıyoruz. Kâh hoşlandığımız insan, kâh üzüntülere maske… Fakat tek doğru bulmadığım bir durum var! İnsanlar dostlarına rol kesmemeli! Kesmeyecek! Gururunu, hırsını dostlarına vurmayacak! İçeride olaylar fırtınalar kopacak, ağlayacak, güçsüz hissedecek ama dostu bilecek dışarısına rol yapacak, hırslanacak, gururlanacak… “İnsan dostuna zarar verir mi?” diye konuşuyorduk kendi aramızda. “Yok canım acımasızlık!” deyip durduğumuz anlardan birinde aklıma şimşek gibi çarpan o anılara dalmış gene uzaklara bakıyordum. Gözünden hiç kaçırmazdı bu durumları sıkı dostum ve zihnimi okur gibi “Ama o durum farklıydı aga!” dedi. Haklıydı, gayet haklıydı! Çok sonradan

Aktarıldı: Bölüm 2: Sebepsiz Kaçamaklar

Kaçmayı mı seçtik yoksa öyle mi gerekiyordu? Gerekli... Dolduğun benlik yetemiyor bazen. Dolduğun diyorum bu duruma çünkü aslında senin olduğun bir durum değil bu. Daha çok doldurduğun bir kumbara orası. Buna yaşanmışlıkları,zevkleri,tatları baz alarak yaparsın. Aslında en unutkanımız bile unutamaz bunları. Oralar öyledir çünkü boşaltamazsın içini kilidin anahtarı kayıptır! İşte bu anahtarı bulma çabasını veririz belki hepimiz. Keşkelerle biat ederiz onları. " Şimdi ki aklım olsaydı keşke! " lafını hiç esirgemeyiz aradığımız zamanlarda. Eski bir dost anımsatır bazen. Bazen bir rüzgar esintisi tazeler yeniden... O günleri çoktan atlatmış geçmişime dair her şeyi silmeye karar vermiştim ve bunu emin adımlarla yapıyordum. Bu sefer koymuştum kafama. " Bir hata yaptım. Ders çıkart ve önüne bak! " diyerek sürekli beynime, benliğime yedirmeye çalışıyordum bunu. Yedirecektim. Başka çaresini göremiyordum kendimce. O zamanlar senle gayet yeni tanışıyorduk Veccal. Hatırlars

Aktarıldı: Bölüm 1: Otobüsü Kaçırmak.

Evet. Sonunda kaybeden ben oldum... Yanlış anlaşılmak istemem. Burada size duygusal şeyler empoze edip , çeşitli ajitasyonlar kesinlikle çekmeyeceğim. Bazen yaşanılanları aktaracağım, bazen kenara not aldığım şeyleri sizinle paylaşacağım. Her gün öğrenmekte olduğum bu büyük yazılarla dolu duvarı tırmanmaya çalışırken okuduğum bazı sözleri size aktaracağım. Yani ben her ne yapıyorsam sizinle paylaşacağım. Bazen duygularımda ki değişimler, bazen aldığım kararlar. Öyle pek kendimi tanıtmayı sevmem bu tarz yazılarda. Daha önce denediğim iki yıllık blog serüvenimde ergenliğimin tatlarını yeni yeni dokuduğum için fark ettim ki o duvarı sadece küfürle ve isyanlarla doldurmuşum. Fakat bu demek değil ki burada da sayıp , sövüp ,şikayet etmeyeceğim. İnsanız biz bunları yapmazsak sanırım başarıyı elde edemiyoruz... Kendimi bildim bileli bu uzun ince yolda koşuşturuyorum. Kah kendim için, kah insanlar. Yaptıklarımdan pişman mıyım? Kesinlikle hayır. Çok düştüğüm, dizimi yaraladığım oldu. Baz